“Bugün bayram, erken kalkın çocuklar, giyelim en güzel giysileri, elimizde taze kır çiçekleri, üzmeyelim sakın annemizi…” Sanırım böyle sözleri vardı bir Barış Manço şarkısının. Güzel, sevinç doğuran bir şarkıydı, zamanlara meydan okuyan, her bayram mırıldandığım.
Bugün de bayram. Kutlamalar var sayfalarda, telefonlarda. Kutlanacak pek de bir şey yok aslında. Daha dün gibi sıcak yitirdikkerimizin anısı. O şarkıdaki çocukların bir çatı altında uyananları çok şanslı. O çatı bir konteyner ya da bir çadır olsa bile. Bazılarının giyecek yeni giysileri de elini öpecekleri büyükleri de kalmadı. Hatta kendileri de göç ettiler dünya denen cehennemden… Hasılı, düşündükçe, insan, yiyemez içemez olup, yaşadığından utanır hale geliyor. Tüm bunların arasında bir düğüm oluyor bayram sevinci. Normale dönemedik, onca çaba, toplanan onca para, mal yetmedi. Bu kadar zor olmamalıydı diyorum kendi kendime. Aklımı zorlayan durumları düşünmekten yoruldum. Bu bölge bu günlerde bir şanssızlık yaşıyor. Bazı senaryolara gülüp geçmekten fazlasını yapmak, düşünmek gerekiyor fikrine bile kapılıyorum bazan. Deprem, ardından o bir türlü yağamayan yağmurların sel bile olup can alması. Hatta hortum… Gerçekten yeter artık. Güneş o onbir ilimize de açsın. Buruk, eksik de olsa çocuklar gülsün birbirine karışan iki bayramı da yaşarken… Sadece ve sadece çocuk olsunlar, sadece “çocuk”…
Hep birlikte güleceğimiz bayram gibi bayramlara diyerek…
SUNA ÇİFTCİ