Kadınlar, işgücüne katılımda ve eşit ücrette erkeklerin gerisinde bırakılıyor. Sistematik eşitsizlikle mücadelede, kadınların örgütlü dayanışması şart.
Kadınların işgücüne katılımı, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kritik bir gösterge olsa da, veriler bu alandaki eşitsizliğin derinliğini gözler önüne seriyor. Türkiye’de ve dünyada kadınlar, işgücüne katılımda, üst düzey pozisyonlara erişimde ve ücretlendirme politikalarında erkeklerin gerisinde kalmaya devam ediyor.
Dünyada kadınların işgücüne katılım oranı, erkeklere kıyasla düşük seviyelerde seyrediyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, 2023’te işgücüne katılım erkeklerde yüzde 72,3 iken, kadınlarda bu oran yalnızca yüzde 47,4.
2023’te ülkede kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 35,8 olarak gerçekleşti. Bu oran, yüzde 51,5 seviyesindeki OECD ortalamasının oldukça altında kaldı. DİSK-AR’ın 2024 yılı üçüncü çeyrek “İşsizliğin Görünümü” raporuna göre, her 5 kadından yalnızca 1’i kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda. Çalışma çağındaki 33,3 milyon kadından yalnızca 6,5 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı çalışıyor.
Kadın emeği, sistematik olarak değersizleştirilirken, toplumsal cinsiyet eşitsizliği de kadınların “kendilerine uygun görülen rollerde” çalışmak zorunda bırakılmasına yol açıyor. Eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi mesleklerde kadın çalışan oranı yüksek. Ülkede kadınların yüzde 60’ı hizmet sektöründe çalışıyor.
İşgücünde daha yüksek getirili ve daha üst düzey pozisyonlara katılım oranları ise eşitsizliğin ne kadar derin olduğunu gözler önüne seriyor. Resmi verilere göre ülkede kadınlardan 4 kat daha fazla erkek üst düzey pozisyonlarda çalışıyor.
Bu durum, toplumsal cinsiyet rollerine uygun olarak “kadınlara biçilmiş” mesleklerde de değişmiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kadınlar, sağlık ve bakım işgücünün yüzde 78’ini oluşturmasına rağmen, üst düzey pozisyonlarda yalnızca yüzde 25’lik bir temsil oranına sahip.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından, tüm dünyada cinsiyet uçurumunu kapatmak için yapılan çalışmalar mevcut hızla devam ederse tam eşitliğe ulaşmanın 134 yıl alacağı hesaplandı.
Kadınların aynı işi yaptıkları erkeklere kıyasla daha düşük ücret alması, tüm dünyada yaygın bir eşitsizlik olmakla birlikte Türkiye’de daha da öne çıkıyor. OECD’nin 2022 Ücret Eşitsizliği Raporu’na göre örgüte üye ülkelerde kadınlar erkeklerden ortalama yüzde 13,1 daha az ücret alıyor. Türkiye’de ise bu fark yüzde 15’e kadar çıkıyor.
ILO verilerine göre kadınlar istihdam edildiklerinde bile erkeklere kıyasla oldukça düşük işgücü geliri elde ediyor. Yüksek gelirli ülkelerde, çalışan erkeklerin kazandığı her 10 birim ücrete karşılık, çalışan kadınlar 7,3 birim ücret kazanıyor. Düşük gelirli ülkelerde ise kadınlar sadece 4,4 birim ücret karşılığında çalıştırılıyor.
Bu ücret eşitsizliği, kadınların hem ekonomik bağımsızlığını zayıflatıyor hem de cam tavanların pekişmesine yol açıyor. Kadınların daha düşük ücretli pozisyonlarda yoğunlaşması, kadın emeği üzerindeki “ucuz ve esnek” sömürü stratejisinin bir sonucu.
Cam tavanlar, ev içi emeğin yol açtığı çifte yük nedeniyle de kadınların önüne set olarak çekilebiliyor.
GÖRÜNMEZ ŞİDDET
Kadınların, işyerlerinde maruz bırakıldığı görünmez şiddetin adı mobbing. Psikolojik şiddet ve tacizin işyerindeki karşılığı olan mobbing, kadınları bastırıp sindirmeyi ve daha da ileri giderek itibarsızlaştırıp iş hayatından dışlamayı hedefliyor. Kelimenin yaygın olmayan Türkçe karşılığı ‘bezdiri’, bu hedefleri gözler önüne serer nitelikte. Bu durum, zaten eşitsizlik nedeniyle işgücüne katılımı zorlu süreçlerle ancak gerçekleşebilen kadınların, işgücündeki mücadelelerle elde edilmiş varlıklarını zayıflatma hedefi de taşıyor.
Kadınlar, işyerlerinde mobbingin birincil hedeflerinden biri. Ataerki, işyerinde de kadınların ayrımcılığa maruz bırakılmalarına yol açıyor. ILO verileri, kadınların işyerlerinde mobbing ve ayrımcılığa erkeklere oranla daha fazla maruz kaldığını gösteriyor. Özellikle daha üst seviyedeki pozisyonlara ulaşmaya çalışan kadınlar, sıklıkla itibarsızlaştırma, görevlerinden alıkoyma veya dışlanma gibi mobbing türleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor. Mobbingin, kadın çalışanların sadece işyerindeki konumlarını değil, aynı zamanda psikolojik sağlıklarını da ciddi şekilde etkilediği biliniyor.
Kadınların mobbing nedeniyle işgücünden çekilmesi, eşitsizliği daha da derinleştiriyor. Bu durum, kadınların ekonomik ve sosyal alandaki güçlenmesini engelleyen bir döngü yaratma tehdidini de içinde barındırıyor. Kadınların cam tavanlarla mücadele edebilmesi için eşit işe eşit ücret politikalarının uygulanması ve mobbing karşıtı etkin politikalar şart.
Cam tavanlar ve mobbing, kadın emeğini doğrudan hedef aldığından, kadınların örgütlülüğü sorunlarla mücadelede en güçlü yol olarak öne çıkıyor. Sorunların sistematik olması, bunların karşısında bir arada durmayı da şart koşuyor. Kadınların, çalışma yaşamında hakları olanları alması için sendikal örgütlenmenin artması, her iş kolunda kadın emeğinin hak ettiği değeri görmesi için verilen mücadelenin temeli olabilir. Bir arada duran kadınların bu mücadelede yalnız olmadığını bilmek, daha adil bir geleceğin inşasında önemli bir adım.
kaynak birgun.net/MelisaAy