ZAMANDAN GEÇERKEN…

Paylaş

Aslında yazının başlığı ilk düşündüğüm haliyle “zamanı tutmak” idi. Ancak, düşünürken bir çırpıda söyleyiverdiğimiz gibi olmuyor kelimelerle yazıya dökerken. Bu yüzden insanların dediklerinden çok yazarak söylediklerini hep daha ciddiye alırım. Ne diyordum, başlığı yazarken de zamanı tutma isteğinin çok saçma olduğunu, zamanın bizi bizim de onu tutmamız diye bir şey olmadığını, onun öylece duran halinin içinden bizim geçip gidiyor olduğumuzu düşündüm bir kez daha. İnsan geveze olmayagörsün, hepi topu “günler bana yetmiyor, kalan ömrümde yapmak istediğim pek çok şey var, hemencecik akşam oluyor, keşke günler daha uzun olsa, ömrüm daha uzun olsa” demek istediğimden tüm bunları yazdım.

İzlemek istediğim filmler var, görmek istediğim oyunlar, gitmek istediğim yerler, dinlemek istediğim konserler ve en önemlisi okumam gereken demiyorum, okumak istediğim kitaplarım var. Çünkü “gerekirlikler” üzerine okuduğumuz zamanlar çok gerilerde kaldı bizim kuşağın. Artık keyif veren, farklı bakış kazandıran, gözümüze sokmadan, anlatı içinde öğreten denemeleri, romanları, günlükleri okuyorum kendi adıma. Bazılarını da yeniden okuyorum. Neyse… Bu akşam izlemek istediğim bir İran filmi vardı. Yönetmen Asghar Farhadi’ nin 2018 de İber yaraımadasında çektiği bir film. Psikolojik ağırlıklı, dram-gerilim eksenli bir yapım…ama ne fayda, her zamanki gibi internetin azizliği sayesinde mümkün olamadı, arka planda arada bağlanınca sesi geliyor ama zevki kalmadı tabii. Bizdeki çeviriyle adı “Herkes Biliyor”, orijinali Todos lo saben… Yarın da gitmek istediğim film(ler) var, bakalım, belki fırsat olur.

Bazı insanları severiz, nedenini bilmeden, bazan hiç tanımasak da. Keanu Reeves de o insanlardan biriydi benim için. Şöyle de bir şey var, eğer biraz tanıyorsam yaşamını kendi gerçekleştirmiş kişileri yani takdir ettiğim kişileri seviyorum sanırım. Bazılarını da öylece severim işte. Tıpkı sebepsiz sevmediklerim de olduğu gibi. Belli bir nedeni yoktur ama sonradan öğrenince daha çok severim. (İnanın sevmediklerimin de hep bir foyası çıkar sonradan.) Bu aktörün yaşamına dairleri pek çoğumuz gibi ben de yakın zamanda öğrendim. Üç yaşında babasız kalmak, disleksi yüzünden dört okul değiştirmek zorunda bırakılmak, anneyle geçen ordan oraya sürüklenilen zor yıllar, bebeğinin ölümü, sonrasında eşinin ölümü, arkadaşının kaybı… “Acılar şekil değiştirir, ancak asla bitmez” diyen bu güzel insanın kaybetmediği naifliği, yardımseverliği, direnci…gerçekten takdire şayan, bağlanma korkusunu da yenmiş görünüyor artık… Dileyelim ki yaşamı bundan sonra güzel olsun.

Müslüm GÜRSES sever misiniz? Yaşamını anlatan filmi izlediniz mi? Bazılarınızın yüzünde beliren bir ifade olabilir, bende de bir zamanlar olduğu gibi. Murathan MUNGAN dersem çoğunuz seviyordur, ben de çok severim. Her yazdığını. Murathan MUNGAN’ ın seçtikleriyle ikisinin ortak üretimi olan albümü dinleyince iyice ilgimi çekmişti “Müslüm Baba”. AŞK TESADÜFLERİ SEVER adlı albüm. Nerden esti? dersiniz şimdi, haklısınız. O albümde bazı şiirleri var Mungan’ ın. Hele bir tanesi var ki, müziği ve sözleri duygu olarak tam kapsamasa da bazılarımızı, öyle bir çekip götürüyor ki, karşı koymak imkansız. Nilüfer şarkısı. Şiirin içindeki (bence)bercesteyi de bu dizelerde yüreğimize saplıyor adeta Mungan.

“……

Zamanın eli değdi bize

……..”

Zamanın da eli var ve biz içinden geçerken, o el değiyor bize. Bazan okşayıp bazan tokat atarak. İyi ya da kötü bir şeyleri de yanımıza katarak. Hiç birimizin monoton bir hayatı yok ki. İnişler-çıkışlar-sevinçler-kederler hepimize dair.

Bir bakıyoruz sabah coşkusu, bir bakıyoruz gece dinginliği, bir bakıyoruz günler geçmiş mevsimler değişmiş… Değmiş zamanın eli, bazan birkaç beyaz saç teli, bazan bir kaç yaşanmışlık izi olarak kalmış oramızda buramızda… Bazan ağız dolusu bir kahkaha ya da acı dolu bir gülümsemede. Bir kitap arasında, bir yazıda. Yolculuk sürüyor, geçtiğimiz yol seçtiğimiz yol olsun, zamanın eli değdiği yerde çiçek açtırsın, gülümsetsin, mutluluk atsın sırtımızdaki heybeye, bolca dağıtalım…

Sevgiyle, sağlıcakla…

SUNA ÇİFTCİ

Comments

No comments yet. Why don’t you start the discussion?

Bir yanıt yazın