Yüksek tansiyonu tetikleyen 4 beslenme hatası

Yüksek tansiyonu tetikleyen 4 beslenme hatası
Paylaş

Hipertansiyonun beslenme alışkanlıklarıyla yakından ilişkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Olcay Özveren “Bu faktör, hem hastalığın gelişiminde hem de kontrol altına almada kilit rol oynar” dedi.

Hipertansiyon (yüksek tansiyon) kan basıncı seviyesinin normal olarak kabul edilen değerlerin üzerine çıkması olarak tanımlanabilir. Kalp kasıldığında damarlarda oluşan basınç sistolik kan basıncı yani büyük tansiyon, kalp gevşediğinde oluşan basınç ise diyastolik kan basıncı yani küçük tansiyondur. Kan basıncı değerleri her iki tansiyonun birlikte ölçümüyle değerlendirilir. Bugün için normal kan basıncı değerleri: büyük tansiyon 120 mmHg’den düşük, küçük tansiyon ise 80 mmHg’den düşük (yani 120/80 mmHg ve altı) olarak kabul edilir. Genetik yapı ve obezite, diyabet gibi hastalıkların yanı sıra yaşam tarzının da yüksek tansiyona yol açan önemli bir faktör olduğuna dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Olcay Özveren, bu konuda hayati bilgiler verdi…

ARTIK YAŞLI HASTALIĞI DEĞİL

Sadece yetişkin hastalığı olduğu zannedilen hipertansiyon aslında gençler ve çocuklarda da gözleniyor. Üstelik son yıllarda görülme sıklığında da artış yaşanıyor. Bu artıştaki en önemli etkeni fazla kilo ve obezite oluşturuyor. Çocukların, yüksek tuz tüketimi, fast food, lifli ürünlerden zayıf beslenme alışkanlığı kilo artışına ve dolayısıyla hipertansiyon riskinin artmasına neden oluyor. Genetik, çocuklar için de önemli bir faktör. Ayrıca, hareketsizlik, hormonal bozukluklar gibi bazı hastalıklar, sınav kaygısı ya da aile içi sorunlar gibi stres artırıcı etkenler de kan basıncını yükseltebiliyor. 

Prof. Dr. Olcay Özveren

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?

Hipertansiyon gelişiminde değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri yer alır. Genel olarak bakıldığında kişinin genetik yapısı, yaşam tarzı ve sahip olduğu hastalıklar risk faktörleridir. Genetik, yaş, cinsiyet ve diyabet, tiroit gibi bazı hastalıklar değiştirilemez risk faktörleridir. Yanlış beslenme, hareketsizlik, fazla kilo ve stresli bir yaşam ise değiştirilebilir risk faktörleridir.

PEK ÇOK KİŞİ HASTALIĞININ FARKINDA DEĞİL

Hastalık sinsi ilerleyip belirti vermediği için toplumda birçok kişi hastalığının farkında olmadan yaşamını sürdürmektedir. Hipertansiyon için en önemli risklerden biri bu konudur. Araştırmalara göre Türkiye’deki hipertansiyon hastalarının yaklaşık yüzde 50’si hasta olduğunun farkında değil. Bu nedenle düzenli kan basıncı ölçümü çok önemlidir. 

KONTROL ALTINA  ALINMAZSA KALICI HASARLARA YOL AÇABİLİR

Hipertansiyon uzun vadede kalp, beyin, böbrekler, gözler gibi pek çok hayati organa zarar verebilir. Üstelik uzun yıllar belirti vermeden sinsice ilerlediği için bu süreçte birçok organda kalıcı hasara neden olabilir. Kontrol altına alınmayan hipertansiyon kalp durması, organ yetmezliği ve ani ölümler gibi çok ciddi sonuçlara kadar ulaşır. Hastanın yaşadığı çarpıntı, nefes darlığı gibi semptomlar da günlük yaşamını olumsuz etkiler.

BUNLARA DiKKAT!

Beslenme alışkanlıkları hipertansiyonda çok etkilidir. Çünkü hem hastalığın gelişiminde hem de kontrol altına almada kilit rol oynar. Sağlıklı beslenme aynı zamanda hipertansiyonla ilişkili diyabet, obezite, kalp hastalıkları, kolesterol yüksekliği gibi hastalıkların kontrol altına alınmasında da etkili olduğu için doğru beslenmeyle bu hastalıklar da kontrol altında tutulabilir. Hipertansiyonu tetikleyen yanlış beslenme alışkanları ise şöyle sıralanabilir:

1 Fazla tuz tüketimi: Dünya Sağlık Örgütü, günlük toplam tuz tüketiminin 5 gram yani yaklaşık bir çay kaşığı ile sınırlı olmasını öneriyor. Bunun üstündeki tuz tüketimi başta böbrekler olmak üzere birçok hastalığı tetiklediği gibi vücutta su tutulmasına neden olduğu için kan basıncını da yükseltir. Bu nedenle hipertansiyon açısından riskli kişiler ve tansiyon hastaları tuz tüketimini azaltmalı. Bunun için yemeklere tuz yerine farklı baharatlar kullanmak bir çözüm olabilir. 

2 Doymuş yağlardan  zengin beslenme: Kızartılmış yiyecekler, tereyağı, margarin, yağlı etler gibi doymuş yağ oranı yüksek ürünlerden zengin beslenme damar sertliğine ve dolayısıyla hipertansiyona neden olabilir. Dolayısıyla kontrol altına almak için de daha çok Akdeniz tarzı beslenme düzeninde olmak, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek, yemeklerde zeytinyağı tüketmek, kırmızı et, şekerli ürünler ve paketli ürünlerden uzak durmak gerekir. 

3 Potasyum açısından fakir beslenme: Potasyum, vücuttaki tuzun (sodyumun) etkilerini dengelemeye yardımcı olacağı için eksikliği durumunda hipertansiyona neden olabilir. Bunun için günlük beslenmeye muz, avokado, patates, ıspanak ve fasulye gibi potasyum açısından zengin gıdaları eklemek fayda sağlayabilir. 

4 Aşırı alkol tüketimi: Sık ve yüksek oranda alkol tüketimi de kan basıncını artıran faktörler arasında yer alır. Bunun yanında hipertansiyonun kontrolünü de zorlaştırır. 

‘SESSİZ KATİL’ OLARAK TANIMLANIYOR

Hipertansiyon çoğunlukla belirti vermediği için yarattığı sonuçlardan dolayı ‘sessiz katil’ olarak tanımlanır. Dolayısıyla belirtiler ancak uzun süre kontrolsüz kalındığında ya da kan basıncı çok yükseldiğinde ortaya çıkar. Yaygın görülen belirtilerinden biri özellikle ense bölgesinde yoğunluğu hissedilen baş ağrısı. Hastalar bu ağrıların sabahları arttığını belirtir. Kan basıncındaki artış nedeniyle kalpte ritim bozukluğuna ve çarpıntıya yol açar. Yüksek tansiyon akciğerlerde sıvı birikimine neden olduğu için zamanla nefes darlığı da yaratır. Baş dönmesi, kulak çınlaması da tansiyon yükseldiğinde gözlenebilir. Hipertansiyon hastalarının en sık şikayet ettiği konulardan biri de halsizlik hissidir. Bulantı, kusma, şiddetli baş ağrısı, nefes darlığı, bilinç bulanıklığı ya da göğüs ağrısı yaşanması ise hipertansif krize işaret eder. Bu durumda vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir.