Gece saat 02.47 söze Cemal Süreya ile başlayalım ‘kahvaltının mutlulukla bir alakası olmalı’ demiş üstad…
Cuma günü iş yerinde ki yoğunluk beni bunaltma seviyesine getirdi. Telefonlar susmadı, aksilikler ve çözümlenmesi gereken bir çok problem aynı güne toplandı ve birden aklıma tüm çalışma arkadaşlarımın cumartesi sabahı kahvaltı yaparak rahatlaması geldi.
Küçük bir atölyede soba başında yenecek basit hızlı bir kahvaltı.. O an aklımda kış mevsiminde pazar sabahları rahmetli annemin soba üstünde kızarttığı ekmeklere tereyağı sürülüp yenilmesi, sucuklu yumurtanın soba üstünde pişirilmesi eve yayılan o karışık güzel kokular ve halis duygular. Son 20 yıldır sobada bir şey pişirmedim ne ilginç bir özlem, burnumda o kokular hala var ve yüreğimde bir çok duygunun izlerini hissediyorum. Atölyede ki soba sabah 7 de gürül gürül gece bekçimiz tarafından yakılmış, bir orman masası ek olarak bir mutfak masası sobaya yakın duruyor, üstünde acele bırakılmış çatallar peçete tuzluk.. Ellerinde evde yapılmış enfes pişiler, kekler, poğaçalar, börekler ile iş arkadaşlarım kapıdan içeri giriyor atölyede şenlik var sanki… Çay demlenmiş soba sıcak kahvaltılıklar hazır,dostlardan yükselen sesler içimde bir huzur bir mutluluk.
Büyük ve pahalı mutluluklar yerine nedense her zaman küçük şeyler ile mutlu olmayı seviyorum hayatta öyle değil mi? Kâh acı kâh tatlı akıp giden bu sonsuzlukta hayatımızın renklerini bulmak huzuru mutluluğu yakalamak değil mi? Bazen bir şiirin iki dizesinde, bazen atölyede ki kahvaltıda, bazen en değerli anılarımızda, bazen de gecenin sesinde buluruz…
Sevgi ve saygı ile son sözüm ‘huzur veren huzur bulur’.
Ayhan Güzelsesli
Biraz çocukluğuma biraz da gençlik yıllarıma götürdü yazınız, tebrik ederim.