Cemal Süreya kahvaltının mutlulukla bir ilgisi var derken hiç boşuna söylemiyormuş. İnsan yaşamı pek çok kahvaltının gölgesini keşfedince, bu tümce daha bir mana kazanıyor. Tabiikahvaltıdan kahvaltıya değişkenlik gösteren manalar da yok değil.
Pek çoklarımız, buz dolaplarımıza fare girse başını yarabilecekken, boğaz manzaralı yalıların süper lüks döşeli yemek salonlarında yapılan ve envai çeşit yiyecek içeceğin yer aldığı kahvaltıların sahnelendiği dizileri merakla izlemedik mi? Ev halkı teker teker kahvaltı sofrasına yaklaşır, komikliklerin arasına iğnelemeler serpiştirilir. Sonra da evin mürebbiyesi çocukları okula uğurlar. Gazeteler okunur, sonunda kahveler içilir.
Ya yatılı okul kahvaltıları? Metal bardaktaki bol şekerli çay öyle sıcaktır ki, dudak değdirmek mümkünsüzdür. Paket reçel ve bal fena sayılmaz. Ama kireç kıvamındaki peynirin hangi besleyici değeri vardı merak ediyorum doğrusu. Şimdilerde zeytine duyduğum alerjinin nedeni hep o küflü zeytinlerdi. Teneke tabağa çatalların sürtünmesiyle yemekhaneye yayılan gıcırtı da cabası. Ekmek sabah yeni geldiyse, en azından sıcak ve taze olur, kahvaltıya mana katardı.
Bitmesi istenmeyen gecelerin sonundaki kahvaltı? Tenler ve ruhlar alabildiğine dokunmuşlar birbirine. Sevişmek değilmiş de, aşk yapılmış adeta. Birbirlerine sokulup uyumuş sevgililer. Sonrası, kahvaltı. Kim erken uyanırsa, o hazırlamış kahvaltı sofrasını. Ötesi ne gam.
Yani bu sabah türlü türlü kahvaltı sofrası kuruldu, türlü türlü kahvaltı yaptı insanlar. Gerçi kahvaltı yapılır mı, yoksa edilir mi de ayrı bir tartışmanın konusu. Ben kahvaltı yapmak tamlamasını kullanıyorum kendi adıma, olması gerekenin de bu olduğunu düşünerek. Tadı damağımıza gün boyunca, hatta hafta boyunca yayılan kahvaltılarımız vardı umarım sabahımızda. Ha yalnız kahvaltılar da ayrı bir keyif bazan. Benimkisi öyleydi. Pazar ritminde uyandım, kahvaltı soframı hazırladım, salonda keyifli bir müzik, pencerenin arkasında hoş bir gün. Laf aramızda, yatılı okul kahvaltısından çok daha iyisiydi sonuç. Boğaz manzaralı yalı kahvaltısı da neymiş? Gayet içten, içimdendi kahvaltım. Ve yineledim o dizeyi: “Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi vardı…”
FIRAT AVCI